GEÇİCİ GENEL KONSEY DELEGELERİNE TALİMATLAR. ÇEŞİTLİ SORUNLAR

  1. ULUSLARARASI BİRLİĞİN ÖRGÜTLENMESİ

    Geçici Merkez Konseyi, bir bütün olarak, Geçici Tüzükte gösterilen örgütlenme planını salık verir. Bu planın tutarlılığı, ve eylem birliği konusunda önyargılar olmaksızın, farklı ülkelere uygulanmasındaki kolaylıklar, iki yıllık deneyim ile tanıtlanmıştır. Kıtadaki durum herhangi bir değişiklik için elverişsiz göründüğünden, Merkez Konseyin gelecek yılki yerleşim merkezinin Londra olmasını salık veriyoruz.

    Merkez Konseyin üyeleri, elbette ki, sayılarını artırma yetkisine sahip olarak, Kongre tarafından seçilecektir (Geçici Tüzük, 5).

    Genel Sekreter, bir yıl için, Kongre tarafından seçilecek ve Birliğin tek ücretli görevlisi olacaktır. Haftalık ücretinin 2 sterlin olmasını öneriyoruz. (sayfa 92)

    Tek tek her Birlik üyesinin ödeyeceği düzenli yıllık aidat bir-buçuk peni (belki bir peni) olacak. Üyelik kartlarının masrafı ayrıca alınacak.

    Birlik üyelerinden yardımlaşma dernekleri kurmalarını ve bunları uluslararası bir bağ ile birbirlerine bağlamalarını istiyorsak da, bu sorunu (établissement des sociétés de secours mutuels. Appui moral et maéeriel accordé aux orphelins de l'association)[1*] ele almayı, geçen eylüldeki konferansta[42] bunu ilk önermiş olan İsviçrelilere bırakıyoruz.

  2. EMEK İLE SERMAYE ARASINDAKİ MÜCADELEDE, ÇABALARIN, BİRLİK AJANSI TARAFINDAN ULUSLARARASI DÜZEYDE BİRLEŞTİRİLMESİ

    (a) Genel olarak bakıldığında, bu sorun, değişik ülkelerdeki işçi sınıflarının bugüne dek kurtuluş uğruna harcadıkları birbirinden kopuk çabaları birleştirmeyi ve genelleştirmeyi amaçlayan Uluslararası Birliğin bütün eylemini kucaklamaktadır.

    (b) Grev ve lokavt durumlarında, yerli işçilere karşı bir araç olarak yabancı işçileri kullanmaya her zaman hazır olan kapitalistlerin entrikalarını etkisiz bırakmak, Birliğimizin şimdiye dek yerine getirmekte başarılı olduğu belirli işlevlerden biridir. Değişik ülkelerin işçilerinin, kurtuluş ordusu içinde kendilerini kardeş ve yoldaş olarak hissetmekle kalmayıp, böyle hareket etmelerini de sağlamak, Birliğin başta gelen amaçlarından biridir.

    (c) "Çabaların uluslararası düzeyde birleştirilmesi" yolundaki önerimizin başlıcalarından biri, işçi sınıflarının kendileri tarafından yürütülecek olan bütün ülkelerin işçi sınıflarının durumuna ilişkin istatistiksel araştırmadır. Başarılı olabilmek için, üzerinde çalışılacak malzeme bilinmelidir. Böylesine büyük bir işi başlatmakla, işçiler, kendi yazgılarını kendi ellerine alabileceklerini tanıtlayacaklardır. Dolayısıyla şunu öneriyoruz: Birlik şubelerimizin bulunduğu her yörede bu iş hemen başlatılır ve ilişikteki araştırma planında belirtilmiş olan (sayfa 93) çeşitli noktalara ilişkin veriler toplanır. Kongre, Avrupa'nın ve Amerika Birleşik Devletleri'nin bütün işçilerini, işçi sınıfına ilişkin istatistiklerin toplanmasında işbirliği yapmaya çağırır; raporlar ve veriler Merkez Konseye gönderilir. Merkez Konsey bunları bir genel rapor haline getirir ve verileri de ek olarak iliştirir.

    Bu rapor, ekiyle birlikte, bir sonraki yıllık Kongreye sunu!ur ve onun onayı alındıktan sonra, giderleri Birlik tarafından karşılanmak üzere basılır.

HER YÖRENİN ÜZERİNDE ELBETTE DEĞİŞİKLİK YAPABİLECEĞİ GENEL ARAŞTIRMA PLANI

  1. Uğraş alanı, adı.

  2. Çalışanın yaşı ve cinsiyeti,

  3. Çalışanların sayısı.

  4. Maaş ve ücretler: (a) çıraklar; (b) günlük ve parça başı ücret; aracının ödediği ücret. Haftalık, yıllık ortalama.

  5. (a) Fabrikalardaki çalışma saatleri. (b) Eğer iş küçük işverenlerle ve evde yapılıyorsa, buralardaki çalışma saatleri. (c) Gece işi ve gündüz işi.

  6. Yemek zamanları ve muamele.

  7. İşyerinin ve işin türü: aşırı kalabalık, eksik havalandırma, yetersiz gün ışığı, gaz lambası kullanma. Temizlik, vb..

  8. Mesleğin niteliği.

  9. İşin fiziksel durum üzerindeki etkisi.

  10. Moral durumu. Eğitim.

  11. Sanayiin durumu: mevsimlik mi, yoksa yıla azçok düzenli bir biçimde dağılmış mı, büyük dalgalanmalar gösteriyor mu, yabancı rekabete maruz mu, esas olarak iç pazara mı, yoksa dış rekabete mi yönelik, vb. ?

  1. İŞGÜNÜNÜN SINIRLANDIRILMASI

    İşgününün sınırlandırılması, iyileştirme ve kurtuluş doğrultusundaki bütün öteki girişimleri kendisi olmaksızın yetersiz bırakacak bir önkoşuldur. (sayfa 94)

    Bu sınırlandırma,. işçi sınıfının, yani her ulusun büyük bir kitlesinin sağlığını ve fiziksel enerjisini yenilemek ve aynı zamanda onlara zihinsel gelişme, toplumsal ilişki, toplumsal ve siyasal eylem olanağını sağlamak için gereklidir.

    İşgününün yasal sınırı olarak 8 saatlik çalışma öneriyoruz. Bu sınırlandırma genel olarak Amerika Birleşik Devletleri'nin işçileri tarafından isteniyor,[43] Kongrenin oyları, bu istemi, dünyanın her yerinde, işçi sınıflarının ortak platformu düzeyine çıkartacaktır.

    Fabrika yasasına ilişkin deneyimleri nispeten yeni olan Kıtadaki üyelerimizi bilgilendirmek için şunu da ekleyelim: 8 saatlik çalışma olarak alınması gereken gün süresi sabitleştirilmeyecek olursa, bütün yasal sınırlamalar başarısız kılacak ve sermaye tarafından ihlâl edilecektir. Bu sürenin uzunluğu, 8 saatlik çalışma ve bunun dışında kalan yemek araları ile birlikte belirlenmelidir. Örneğin, yemek için verilen çeşitli aralar bir saati buluyorsa, yasal gün süresi 9 saati kapsamalıdır, diyelim sabah 7'den akşam 4'e, ya da sabah 8'den akşam 5'e kadar, vb.. Gece çalışmasına, yasa ile belirlenen sanayilerde ya da sanayi kollarında istisnai olarak izin verilmelidir. Eğilim her türlü gece çalışmasına son verme yönünde olmalıdır.

    Bu paragraf, ister erkek ister kadın olsun, yalnızca yetişkinlerle ilgilidir, ama kadınlar, ne türden olursa olsun her türlü gece çalışmasının ve bu cinsin kaldıramayacağı ya da onların bedenlerini zehirli ve sağlığa zararlı öteki etmenlere maruz bırakan her türlü çalışmanın kesinlikle dışında bırakılmalıdırlar. Yetişkin kimse dediğimizde, 18 yaşına ulaşmış ya da geçmiş olanları kastediyoruz.

  2. GENÇLERİN VE ÇOCUKLARIN ÇALIŞTIRILMASI (KADIN VE ERKEK).

    Modern sanayiin her iki cinsiyetten çocukları ve gençleri toplumsal üretim denen o büyük işe katma yolundaki eğilimini, sermayenin egemenliği altında, bu, tiksindirici bir biçimde çarpıtılmış olsa da, ilerici, sağlıklı ve meşru bir eğilim olarak görüyoruz. Akılcı bir toplum düzeninde, çalışabilir durumdaki hiç bir yetişkin nasıl ki genel doğa yasasının, (sayfa 95) yani yiyebilmek için çalışmanın, ve yalnızca kafası ile değil, elleriyle de çalışmanın dışında tutulmamalıysa, her çocuk da, 9 yaşından itibaren, aynı şekilde üretken bir işçi haline gelmelidir.

    Ne var ki, şu anda biz, [çalışanlara dahil olan] her iki cinsiyetten yalnızca çocuk ve gençleri ele almak durumundayız. [Bunlar] farklı bir biçimde ele alınması gereken üç gruba [bölünmelidir];[2*] birinci grup 9-12 yaş, ikincisi, 13-15 yaş arasını, üçüncüsü de 16 ve 17 yaşlarını kapsar. Birinci grubun herhangi bir atölyedeki ya da evdeki çalışmasının yasal olarak iki, ikinci grubunkinin dört, ve üçüncü grubunkinin de altı saatle sınırlandırılmasını öneriyoruz. Üçüncü grup için, yemek ve dinlenme için, en az bir saatlik bir ara olmalıdır. İlkokul eğitiminin 9 yaşından önce başlaması istenilen bir şeydir; ama biz burada, yalnızca, toplum düzeninin işçiyi sermaye birikiminin salt bir aracı durumuna indirgeyen, ve ana-babaları zorunluluk yüzünden köle-sahipleri, kendi çocuklarının satıcıları haline getiren eğilimlerine karşı en vazgeçilmez çareleri ele alıyoruz. Çocukların ve gençlerin hakları korunmalıdır. Bunlar kendi başlarının çaresine bakabilecek durumda değillerdir. Şu halde, onlarla ilgilenmek toplumun görevidir.

    Orta ve üst sınıflar kendi çocuklarına karşı olan görevlerini savsaklıyorlarsa, bu onların kendi hatasıdır. Bu sınıfların ayrıcalıklarını paylaşan çocuk, bunların önyargılarından zarar görmeye mahkumdur.

    İşçi sınıfına gelince, durum çok farklıdır. İşçi, hareketlerinde özgür değildir. Çoğu durumda çocuğunun gerçek çıkarlarını, ya da insan gelişmesinin normal koşullarını anlayamayacak kadar bilisizdir. Ama işçi sınıfının daha aydın olan kesimi, kendi sınıfının ve dolayısıyla, insanlığın geleceğinin, tümüyle yetişmekte olan çalışan kuşağın biçimlenişine bağlı olduğunu çok iyi kavrıyor. Çocuk ve genç işçilerin, her şeyden önce, mevcut sistemin ezici etkilerinden kurtarılmaları gerektiğini biliyor. Bu, ancak, toplumsal sağduyuyu toplumsal zor haline dönüştürmekle gerçekleştirilebilir, (sayfa 96) ve, veri olan koşullar altında, bunu, devlet gücüyle dayatılan genel yasalar ile yapmanın dışında başka bir yöntem yoktur. Bu tür yasaları koymakla, işçi sınıfı, hükümet gücünü güçlendirmiş olmaz. Tersine, şu anda kendisine karşı kullanılan bu gücü kendi hizmetkarı haline dönüştürmüş olur. Birbirinden yalıtılmış bir sürü bireysel çaba ile boş yere gerçekleştirmeye çabalayacakları şeyi, bir genel yasa ile sağlamış olurlar.

    Bu noktadan hareketle, hiç bir ana-babanın ve işverenin genç emek kullanmasına, eğitimle birleştirilmiş olması dışında, izin verilmemesi gerektiğini söylüyoruz.

    Eğitim denince üç şey anlıyoruz. Birincisi: Zihinsel eğitim.

    İkincisi: Bedensel eğitim, beden eğitimi okullarında ve askeri talimlerle verilenler gibi.

    Üçüncüsü: Bütün üretim süreçlerinin genel ilkelerini veren ve, aynı anda, çocuğa ve gence bütün çalışma dallarındaki basit aletleri pratik olarak kullanmayı gösteren politeknik öğrenim.

    Adım adım ilerleyen zihinsel, bedensel ve politeknik öğrenim kursları, genç işçilerin sınıflandırılmasına tekabül etmelidir. Politeknik okulların giderlerinin bir kısmı, bu okulların kendi üretimlerinin satışından karşılanmalıdır.

    Ücretli üretken emeğin, zihinsel eğitimin, bedensel eğitimin ve politeknik öğrenimin birleştirilmesi, işçi sınıfını üst ve orta sınıfların düzeyinin çok yukarılarına çıkaracaktır.

    [9]-17 (dahil) yaşlar arasındaki herkesin, gece işlerinde ve sağlığa zararlı işlerde çalıştırılmalarının yasa ile kesinlikle yasaklanması gerektiği açıktır.

  3. KOOPERATİF ÇALIŞMA

    Uluslararası İşçi Birliğinin, işi, işçi sınıflarının kendiliğinden hareketlerini birleştirmek ve genelleştirmek olup, ne olursa olsun herhangi bir doktriner sistemi dikte etmek ya da dayatmak değildir. Bu yüzden, Kongre, özel bir kooperatif sistemi ilan etmeyip, birkaç genel ilkeyi açıklamakla yetinmelidir.

    (a) Kooperatif hareketini, uzlaşmaz sınıf karşıtlıklarına (sayfa 97) dayanan bugünkü toplumu değiştirici güçlerden biri olarak kabul, ediyoruz. Bunun en büyük meziyeti, emeği sermayenin boyunduruğu altına sokan, bugünkü yoksullaştırıcı ve despotik sistemin yerini, özgür ve eşit üreticilerin birliği biçimindeki cumhuriyetçi ve kazanç getirici sistemin alabileceğini pratik olarak gösteriyor olmasıdır.

    (b) Ama, tek tek ücretli kölelerin kendi özel çabalarıyla kurabilecekleri cüce biçimlerle sınırlı kaldıkça, kooperatif sistem, kapitalist toplumu hiç bir zaman değiştirmeyecektir. Toplumsal üretimi, tek bir büyük ve uyumlu, özgür ve kooperatif çalışma sistemine dönüştürmek için, genel toplumsal değişiklikler, toplumun genel koşullarında, toplumun örgütlü gücünün, yani devlet gücünün kapitalistlerden ve toprakbeylerinden üreticilerin kendilerine aktarılması dışında hiç bir zaman gerçekleşemeyecek olan değişiklikler gereklidir.

    (c) İşçilere, kooperatif mağazalardan çok, kooperatif üretime girişmelerini salık veririz. Birincisi mevcut iktisadi sistemin yalnızca yüzeyine dokunur, beriki ise temellerine.

    (d) Bütün kooperatif derneklere, ortak gelirlerinin bir kısmını, ilkelerini sözle olduğu kadar örneklerle de, bir başka deyişle, öğretme ve vaazetme yoluyla olduğu kadar, yeni kooperatif fabrikaların kurulmalarını teşvik ederek de yaygınlaştırmayı amaçlayan bir fona aktarmalarını salık veririz.

    (e) Kooperatif derneklerin sıradan burjuva ortaklıklar (societes par actions) halinde yozlaşmalarını önlemek üzere, bütün çalışan işçiler, ister hissedar olsunlar ister olmasınlar, eşit pay almalıdırlar. Salt geçici bir önlem olarak, hissedarlara daha düşük bir temettü oranı tanınmasını arzuluyoruz.

  4. SENDİKALAR. GEÇMİŞLERİ, BUGÜNLERİ VE GELECEKLERİ (a) Geçmişleri.

    Sermaye, yoğunlaşmış toplumsal güçtür; oysa işçi, satmak için yalnızca kendi işgücüne sahiptir. Sermaye ile emek arasındaki sözleşme, bu yüzden, hiç bir zaman, eşit, maddi geçim araçlarının sahipliğini ve emeği bir yana, ve yaşamsal (sayfa 98) üretici güçleri de öte yana koyan bir toplum anlamında bile, eşit koşullar altında yapılmaz. İşçilerin tek toplumsal gücü, sayılarıdır. Ama bu sayısal güç, bölünmüşlükle kırılır. İşçilerin bölünmüşlüğü, kendi aralarındaki kaçınılmaz rekabetten doğar ve sürer.

    Sendikalar, başlangıçta, işçilerin, kendilerini hiç değilse salt köle olma durumunun üstüne çıkaracak sözleşme koşulları elde etmek üzere, bu rekabeti kaldırma, ya da hiç değilse denetim altına alma yolundaki kendiliğinden girişimlerinden doğmuştur. Sendikaların ivedi amacı, şu halde, günlük gereklerle, sermayenin ardı arkası gelmez saldırılarını önleme çareleriyle, kısacası, ücret ve çalışma süresine ilişkin sorunlarla sınırlıydı. Sendikaların bu faaliyeti yalnızca meşru değil, zorunludur da. Bugünkü üretim sistemi varoldukça bundan vazgeçilemez. Tersine, bu, bütün ülkelerde sendikaların kurulmasıyla ve bunların birleştirilmesiyle genelleştirilmelidir. Öte yandan, sendikalar, bilinçsiz olarak, ortaçağ belediyelerinin ve topluluklarının orta sınıf için yaptığı gibi, işçi sınıfının örgütlenme merkezlerini oluşturuyorlardı. Sendikalar sermaye ile emek arasındaki gerilla savaşları için nasıl gerekliyseler, ücretli emek ve sermaye egemenliği sisteminin yerini alacak örgütlü organlar olarak, bunların önemi daha da büyüktür.

    (b) Bugünleri.

    Sermaye ile olan yerel ve günlük mücadeleye çok fazla eğilmiş olduklarından, sendikalar, ücretli kölelik sisteminin kendisine karşı harekete geçmekte sahip oldukları gücü henüz tam olarak kavramış değillerdir. Bu yüzden, genel toplumsal ve siyasal hareketlerden çok uzak kalmışlardır. Ama, son zamanlarda, örneğin İngiltere'de son siyasal hareketlere katılmalarından,[44] Birleşik Devletler'de işlevlerine ilişkin genişlemiş görüşlerinden,[45] ve Sheffield'deki son büyük sendika delegeleri konferasında[46] alınmış olan aşağıdaki karardan da görüldüğü gibi, büyük tarihsel misyonların farkına bir miktar vardıkları anlaşılıyor.

    "Bu konferans, Uluslararası Birliğin bütün ülkelerin işçilerini tek bir ortak kardeşlik bağı ile birleştirme yolundaki çabalarına yüksek değer biçerek, burada temsil olunan çeşitli derneklere, bunun tüm çalışanlar topluluğunun (sayfa 99) ilerlemesi ve başarısı için gerekli olduğu inancıyla, bu örgüte katılmalarının yararlılığını içtenlikle salık verir."

    (c) Gelecekleri.

    Başlangıçtaki amaçlarından ayrı olarak, işçi sınıfının kesin kurtuluşunun geniş çıkarları uyarınca, onun örgütlenme merkezleri olma bilinciyle hareket etmesini artık öğrenmelidirler. Bu doğrultudaki her toplumsal ve siyasal harekete yardımcı olmalıdırlar. Kendilerini tüm işçi sınıfının savunucuları ve temsilcileri olarak gördüklerinde ve öyle davrandıklarında, üye olmayanları kendi saflarına almamazlık edemezler. Özgül koşullar yüzünden güçsüz durumda olan ve çok düşük ücret alan uğraşların, örneğin tarım işçilerinin çıkarlarını dikkatle gözetmelidirler. Çabalarının, dar ve bencil olmanın çok ötesinde, mazlum milyonların kurtuluşunu amaçladığına dünyayı büyük çapta inandırmalıdırlar.

  5. DOLAYLI VE DOLAYSIZ VERGİLENDİRME

    (a) Vergilendirme tarzında yapılacak hiç bir değişiklik, emek ile sermaye arasındaki ilişkilerde herhangi önemli bir değişiklik yaratamaz.

    (b ) Bununla birlikte, iki vergilendirme sisteminden birini seçmek gerekirse dolaylı vergilerin tümüyle kaldırılmasını, ve onun yerine gene1 dolaysız vergilerin konulmasını salık veririz.

    Çünkü, tüccarlar meta fiyatlarına yalnızca dolaysız vergi miktarını değil, yaptıkları ödemelere yatırdıkları sermaye üzerindeki faiz ve kârı da eklediklerinden, dolaysız vergiler metaların fiyatlarını artırırlar;

    Çünkü, dolaylı vergiler devlete ne ödediğini kişiden saklar, oysa dolaysız bir vergi ortadadır, karmaşık değildir, ve en bilisizler tarafından bile yanlış anlaşılamaz. Şu halde, dolaysız vergilendirme her bireyi yönetici güçleri denetlemeye özendirir, oysa dolaylı vergilendirme her türlü özyönetim eğilimini yokeder.

  6. ULUSLARARASI KREDİ

    İnisiyatif Fransızlara bırakılacak. (sayfa 100)

  7. POLONYA SORUNU

    (a) Avrupa1ı işçiler bu sorunla niye ilgileniyorlar? Birincisi, çünkü orta sınıf yazarları ve ajitatörleri, Kıta üzerindeki her türden milliyetleri, İrlanda'yı bile himaye ederlerken, bu sorunu örtbas etmede gizlice işbirliği yapıyorlar.

    Bu suskunluk neden? Çünkü, hem aristokratlar, ve hem de burjuvalar, geri plandaki karanlık Asyatik güce, işçi sınıfının artan üstünlüğü karşısında başvurulacak son kaynak gözüyle bakıyorlar. Bu güç, ancak, Polonya'nın demokratik bir temel üzerinde yeniden kurulması ile etkin bir biçimde altedilebilir.

    (b) Merkezi Avrupa'da, ve özellikle Almanya'da değişmiş olan bugünkü durumda, demokratik bir Polonya her zamankinden daha gereklidir. Demokratik bir Polonya olmaksızın, Almanya, Kutsal İttifakın[47] kalesi olacaktır, demokratik bir Polonya ile ise, cumhuriyetçi Fransa'nın müttefiki. Bu büyük Avrupa sorunu bir çözüme bağlanıncaya kadar, işçi sınıfı hareketi durmadan kesintiye uğrayacak, duraksayacak ve gerileyecektir.

    (c) Bu konuda inisiyatifi ele almak özellikle Alman işçi sınıfının görevidir, çünkü Almanya, Polonya'dan pay alanlardan birisidir.

  8. ORDULAR

    (a) Büyük düzenli orduların üretim üzerindeki kötü etkisi, her türden orta sınıf kongrelerinde, barış kongrelerinde, iktisat kongrelerinde, istatistik kongrelerinde, hayırsever kongrelerde, toplumbilim kongrelerinde yeterince ortaya konmuştur. Bu yüzden, bu nokta üzerinde uzun uzadıya durmayı çok gereksiz buluyoruz.

    (b) Halkın yaygın bir biçimde silahlandırılmasını ve silahların nasıl kullanılacağı konusunda genel bir eğitimden geçirilmesini öneriyoruz.

    (c) Geçici bir zorunluluk olarak, milis subayları için bir okul olarak küçük düzenli orduları; her erkek yurttaşın çok kısa bir süre için bu ordularda hizmet görmesini kabul ediyoruz. (sayfa 101)

  9. DİN SORUNU Fransızların inisiyatifine bırakılacak.

    Ağustos 1866 sonunda

    Marx tarafından yazılmıştır

    The International Courrier'in

    20 Şubat tarihli 6-7. sayılarında;

    13 Mart 1867 tarihli 8-10. sayılarında;

    Le Courrier Internationat'ın

    9 ve 16 Mart 1867 tarihli 10. ve l1.

    sayılarında; ve Der Verbote'nin

    Ekim ve Kasım 1866 tarihli 10. ve l1.

    sayılarında yayımlanmıştır

Dipnotlar

[1*] Karşılıklı yardımlaşma derneklerinin kurulması. Birlik üyelerinin yetimlerine manevi ve maddi destek. -ç.

[2*] Bu tümcede [ ] içerisine alınmış olan sözcükler, gazetede çıkan metin de atlanmış ve daha sonraki bir baskıya göre yerine konmuştur. -Ed.

[41] Bu talimatlar, Geçici Merkez Konsey (sonradan Genel Konsey adını almıştır) delegeleri için Marx tarafından hazırlanmış ve Uluslararası İşçi Birliğinin 3-8 Eylül 1866'da Cenevre'de toplanan Birinci Kongresine gönderilmiştir. Talimatlar Kongrede tartışılacak sorunlara yanıtlar getiriyordu. Bu talimatlarda, işçi sınıfı yığınlarını birleştirmeye, onların bilinçlerini yükseltmeye ve işçi sınıfı tarafından yürütülen genel mücadelenin içine çekmeye yönelik bazı önerilerde bulunuluyordu. Marx'ın formüle ettiği dokuz noktadan altısı kongre kararı olarak kabul edildi: uluslararası eylem birliği, işgününün kısaltılması, gençlerin ve çocukların çalıştırılması (kadın ve erkek), kooperatif çalışma, sendikalar ve sürekli ordular. -92, 298.

[42] Sözkonusu edilen konferans, 25-29 Eylül 1865'te toplanan ve Genel Konsey üyelerinin ve Enternasyonalin ayrı ayrı kesimlerinin önderlerinin katıldığı Londra Konferansıdır. Bu konferansta Genel Konseyin raporu dinlenmiş, sunulan mali rapor onaylanmış ve bir sonraki kongrenin gündemi saptanmıştır. Enternasyonalin kuruluşu ve örgütlenişi sırasında önemli bir rol oynamış bulunan Londra Konferansının hazırlıklarını ve çalışmalarını Marx yönetmiştir. -93.

[43] Sekiz saatlik işgününün yasa ile sağlanması sorunu 20-25 Ağustos 1866'da Baltimore'da toplanan Amerikan emek kongresinde ele alınmıştı. Bunun yanında, Baltimore Kongresi, şu sorunları da görüşmüştü: işçilerin siyasal eylemi, kooperatif dernekler, bütün işçilerin sendikalar içinde örgütlendirilmesi, grevler, vb.. -95, 499.

[44] Burada İngiliz sendikalarının 1865-67'deki genel demokratik reform hareketine geniş bir biçimde katılmalarına değiniliyor.

Enternasyonalin Genel Konseyinin girişimi ve etkin katılımıyla, 23 Şubat 1865 günü yapılan seçim reformları toplantısı, bir Reform Birliği kurulmasını kararlaştırdı. Bu Reform Birliği, İngiliz işçilerinin yığınsal reform hareketinin yönetileceği siyasal merkez olacaktı. Marx'ın ısrarı üzerine, Reform Birliği, bütün ülke çapında genel oy hakkı istemini öne sürdü. Ama, önderleri arasında bulunan burjuva radikallerinin yığın hareketinden korkarak yalpalamaları ve oportünist sendika yöneticilerinin izledikleri uzlaşıcı politika yüzünden, Birlik, Genel Konseyin ortaya koyduğu doğrultuyu izleyemedi. İngiliz burjuvazisi hareketi bölmeyi başardı ve 1867'de, eskiden olduğu gibi nüfusun büyük bir çoğunluğunu oy hakkından yoksun bırakan ve yalnızca küçük-burjuvaziye ve işçi sınıfının üst kesimlerine oy hakkı tanıyan sınırlı bir reform yapıldı. -99, 497, 499.

[45] Amerikan İç Savaşı sırasında, Amerikan sendikaları köle sahiplerine karşı girişilen mücadelede kuzeyli devletleri etkin bir biçimde desteklemişlerdi. -99.

[46] Sheffield Konferansı, 17-21 Temmuz 1866'da toplanmış ve lokavtlara karşı nasıl mücadele edileceğini tartışmıştı. -99.

[47] Kutsal İttifak. - Ayrı ayrı ülkelerdeki devrimci hareketleri bastırmak ve oralardaki feodal monarşileri korumak amacıyla 1815'te çarlık Rusyası'nın, Avusturya'nın ve Prusya'nın kurmuş oldukları gerici bir Avrupalı Monarklar birliği. -101