ANNAN PLANI, STRATEJİ VE TAKTİK

  1. Strateji

Kıbrıs sorununun çözümü ile ilgili iki temel strateji var. A) Anti-emperyalist birleşik cephe hükümetinin elde edilmesi ve onun üzerinden anti-emperyalist birleşik cephe hükümeti programının uygulanması. Bu stratejinin Kıbrıs'ta uygulanması açısından ülkenin ikiye bölünmüşlüğünden kaynaklanan sorunlar vardır. Fakat esas sorun, geçtik ülkenin şu veya bu parçasında elde edilebilen bir birleşik cepheden, bu cephe ülkenin bütününde bile elde edilse karşısındaki burjuva-emperyalist cepheye göre, kendi başına, gücünün kısıtlı olmasıdır. Bu cephenin karşısındaki burjuva-emperyalist cephe bölünmemiş, zayıflatılmamış, geçtik tek tek parçalarda elde edilebilecek tutarlı bir anti-emperyalist cephenin başarılı olma ihtimalinden, bu cephe ülke çapında elde edilse bile onun başarı şansı, karşısındaki burjuva-emperyalist cephenin gücü ele alındığında ya hiçtir, ya da hemen hemen hiçtir. İşte sadece gerçek enternasyonalizmin tüm ulus ve ülkelerin tek gerçek kurtuluş yolu olduğu genel tespiti üzerinden değil, aynı zamanda bu yerel ve bencil nedenle de Kıbrıs'ın devrimcileri dünyanın en tutarlı enternasyonalistleri olmak zorunda olduklarını iyi bilirler. Onlar karşılarına dikilmiş olan burjuva-emperyalist cephenin yıkılması için, bu cephenin unsurları olan tüm burjuva ülkelerde işçi sınıfı ve onun müttefiklerinin iktidarı, yani karşılarındaki burjuva cephenin zayıflatılması için ellerinden geleni ardlarına koymazlar. Onların birleşik cephenin Kıbrısla kısıtlanmaması, Kıbrıs'ın yaşamında aktif rol almakta olan burjuva ülkelerin devrimci güçlerinide kapsayacak şekilde geliştirilmesi siyasetlerinin ardında yatan temel düşünce budur. Bu düşünce hiçbir zaman, ve bir an için bile olsa, dünya işçi sınıfının kurtuluşu için kendi ülkemizde yapabileceğimizin en çoğunu yapmak fikrinden geri durulmasına yol açmamıştır. Bunun sebebi de Kıbrıs devrimcilerinin emperyalizmin karekterini iyi bilmeleridir. Emperyalizm sadece işçi sınıfı ve müttefiklerinin devrimi, iktidarı üzerinden zayıflamaz. O aynı zamanda, dünyaya hükmetme eğilimi onu rakiplerine karşı savaşa süreklediği, emperyalistler arası savaşa yol açtığı için de zayıflar. Bu barbarların kendi aralarındaki ilişkiler yumağı da onları zayıflatır. Ve bu Kıbrıslı devrimcilere kendi ülkelerinde, dışarıdaki kardeşlerinin, muhakkak ki var olacak olan dolaylı destekleri dışında doğrudan destekleri olmadan, yani onların ciddi bir devrimci çabaları, hele hele devrimci iktidarları olmadan da Kıbrıs'taki birleşik cepheye iktidarı ele geçirme imkanını sunabileceğinin bizler tarafından gayet iyi bilindiği anlamına gelir. Bizim için anti-emperyalist birleşik cephe hükümeti günün sloganı, Kıbrıs'ın kurtuluşunun tek yoludur. Bu cephe kurulmalı, ülkenin, ülkeyi çevreleyen ülkelerin ve dünyanın somut durumu gözetilerek iktidarı ele geçirmelidir. Bunu yapacağız. Emperyalist zinciri Kıbrıs'ta kıracağız. Dünya işçi sınıfına ve tüm ezilen uluslara karşı görevimizi yerine getireceğiz. (1)

Emperyalistlerin kendileri aralarındaki ilişkileri kullanmak, böylece onları zayıflatmak diplomatik güç sorunudur. Bu mevcut olmadığı oranda, emperyalistlerin kendi aralarındaki ilişkileri kendi çıkarımıza etkilemek imkansızdır. Bu onlar arasında yürüyecek. Sovyet devletimiz olduğunda diplomasiyi de devreye sokarız. Bu alanda şimdilik gözlemekle, dikkatli olarak gözlemekle yetinmek zorundayız. Fakat bizler ve sınıfımız ve sınıfımızın temsilcileri açısından durum farklıdır. Biz Kıbrıs'ta etkin olan burjuva ülkelerin devrimcilerine Kıbrıs'a el atmalarını, bizim siyasetlerimize el atmalarını, bizi yanlışlarımızdan arındırarak bizim güçlenmemize katkı koymalarını defalarca önerdik. (2) Yine de öneriyoruz. Biz onlara bizim siyasetimizle uyuşmuyorlarsa Kıbrıs'ta kendi siyasetlerine uygun çalışma yapmalarını defalarca önerdik. Dedik ki, sizden tek acizane isteğimiz Kıbrıs'ta yapacağınız çalışmanın unsurları birleşik cephe anlayışı temelinde hareket etsinler. Biz bu alanda, ve Kıbrıs söz konusu olduğunda, Türkiye'nin devrimcilerinin (milliyet farkı gözetmeden tüm devrimcilerinin) şu ana kadar sınıfta kaldığı kanısındayız. İngiltere ve Yunanistan devrimcileri için de aynısı geçerlidir. Bu işin diğer yanı da bizim bu ülkelerde aynı tür bir çalışma yürütmemizdir. Bizim de bu açıdan sınıfta kaldığımızı itiraf etmemiz gereklidir. Biz de bu ülkelerin işçi sınıfı ve müttefiklerinin iktidarı ele geçirmeleri için o ülkelerin devrimci unsurlarını ele almak, onların güçlenmesine katkı koymak konusunda yeterli bir çalışma yapmadık. Bu alan daha önceki alan gibi değildir. Doğrudan etkileme imkanımız vardır. Daha aktif olmak zorundayız. Ve başarı elde edebiliriz. Başarı elde etmek zorundayız!

B) Birleşmiş Milletler çatısı altında, federal ve Avrupa Birliği üyesi Kıbrıs Stratejisi. Bilindiği gibi biz bu stratejiye burjuva-emperyalist çözüm önerisi, burjuva-emperyalist strateji diyoruz. Stratejileri bu olan partilere de burjuva-emperylist kampta olan partiler diyoruz. Bu tespitte bulunduğumuz için bu stratejinin savunucusu partilerin unsurları bize çok kızıyorlar. Hatta bu tespitimizi bizimle işbirliğinin imkansızlığını ispatlamak için kullananlar bile var. İyi ama niye? Bu tespitte yanlış olan nedir? Ona cevap yok! Bu stratejinin şu andaki somut şekli Annan Planıdır. Bu plan emperyalist bir plan değil mi? İngiliz üsleri korunuyor. Türkiye ve Yunanistan'ın askeri üsleri korunuyor. Türkiye, Yunanistan ve İngiltere'nin garantörlüğü korunuyor. Kimin planı bu plan? Birleşmiş Milletlerin! Kim İngiliz üs bölgelerini 'AB Müktesabatı dışında' tutmayı kabüllendi? Avrupa Birliği! Kim tüm bu unsurları öneren Annan Planı'nın çözüm olduğunu ilan ediyor? Avrupa Birliği? Ve Avrupa Birliği'nin emperyalistlerin, burjuvaların yönettiği devletlerin bir birliği olduğunu tespit etmek için müneccim mi olmak lazım? Bu strateji Kıbrıs sorununu, Kıbrıs emperyalist dünya sisteminin tutarlı bir parçası olarak kalarak çözmeyi öneren bir stratejidir. Burjuva-emperyalist bir stratejidir. Bu tespitimizden vaz geçmemiz imkansız. Doğrulardan uzaklaşarak siyaset yapmak hatalıdır. İyi sonuçlara yol açmaz. Yukarıda değindiğimiz partiler açısından stratejik bir önerme olan bu öneri bizim açımızdan taktiğin bir aracıdır. 2.

Taktik I- Taktiklerimiz açısından şu anda belirleyici olan nokta Kıbrıs'ta bizim dışımızdaki tüm sol partilerimiz tarafından stratejik bir hedef olarak ele alınan, dolayısı ile onların reformcu karekterini kesinleştiren bu öneriye karşı yaklaşımımızdır. İlk önce bu yaklaşımımızın çeşitli aşamalarını ele alalım. Birinci aşama anti-emperyalist birleşik cephe siyasetini Kıbrıslı devrimciler arasında yaymak, onlar arasında bu stratejiyi kavramış ve benimsemiş devrimciler oluşturmak aşamasıdır. Bu aşamada sol partilerimizin bu burjuva-emperyalist stratejisine sadece ideolojik saldırıda bulunduk. Temellerimizi oluşturmak için, devrimcileri kazanmak için esas silahımız buydu. Bu silah hala daha geçerli ve gerekli bir silahtır. Elden düşürmiyeceğimiz açıktır. Bu aşamanın kazançları emperyalizmin karekteri, ona karşı mücadelenin gerekleri konusunda yetişmiş bir kadromuzun oluşmuş olmasıdır. İkinci aşama kendi içinde üçe ayrılır. A) Bunlardan birincisi, Bu Memleket Bizim Partisi (3) önerimiz dönemidir. Bu dönemde diğer sol partilerimiz saflarında ele alınan stratejik hedef temelinde çalışma yürüten devrimci unsurlar hedef alınmıştır. Onlara, bu öneri (Kıbrıs sorununu burjuva-emperyalist çerçevede çözmek) stratejik bir hedef olarak ele alındığında, Kıbrıs işçi sınıfını ve devrimcilerini birleştirmenin imkansızlığını, böylesi bir burjuva temelde bu işin imkansızlığını göstermek temel alınmıştır. Bu nedenle de, tüm sol partilerimize şu öneri getirilmiştir: geliniz hep birlikte bu önerinizi detaylı bir öneri haline getirelim. Bizi bırakınız, siz ki bu öneri temelinde stratejik bir çalışma yürütüyorsunuz, siz bir araya geliniz ve bu önerinizi somut, detaylı bir şekle sokunuz. Biz sizleri destekliyeceğiz. Bu ortak öneriyı Kıbrıs halkına sunalım, seçimleri kazanarak hep birlikte hayata geçirelim. Tabii ki taştan ses çıktı, sol partilerimizden bir ses çıkmadı. Bu aşamanın kazançları şunlardır: sol partilerimizin stratejik önerisi Kıbrıs'ta solu, hele hele devrimcileri birleştirmek için iyi bir araç değildir. İşe yaramaz. Ve, KSG kendi stratejisinde ısrar ederek, reform aşamalarını atlayarak, herkesi dıştalayarak hareket eden dar ve sekter bir siyaset değildir. Birlik için tavize hazırdır. Birlik için herşeyi yapmaya hazırdır. Birliğe hazır olmayan KSG değil, diğer sol partilerimizdir. Ve onların birliğe hazır olmamasının ardında yatan temel neden bu stratejileri, birliği imkansız kılan bu burjuva-emperyalist çözüm siyasetidir. Bu siyaset (Kıbrıs sorununu burjuva-emperyalist çerçevede çözmek), geçtim kuzeyde, hele hele tüm ülkede birlik oluşturmak için uygun değildir! Bu dönem aynı zamanda Bu Memleket Bizim Platformu temelinde kitle hareketlerinin başlaması dönemine de denk düşer. Yukarıdaki taktiğimizle bağıntılı olarak, stratejik hedefleri bu çerçevede olan siyasetlerle işbirliği imkanının artırılması, bu işbirliği üzerinden kitleler saflarında 'Bu Memleket Bizim, Biz Yöneteceğiz' sloganının ajitasyon sloganı olarak devreye konulması dönemine, KSG'nin dar kadro çalışmasından kitleler saflarında ajitasyon faaliyetini geliştirme dönemine denk düşer. Bu dönemin bir diğer kazancı da budur. KSG'nin önder kadroları kitlelerin önder kadroları arasındaki yerlerini almaya başlamışlardır! Onlara devrimci bir yönelim sunmaya başlamışlardır. B) Bunlardan ikincisi son görüşmelerin başlaması ve Annan Planı'nın ortaya çıkması dönemidir. Bu dönemde yukarıdaki önerimizi dikkate almayan, BMBP'unu partileştirmeyen, dolayısı ile kitlelerin önüne düşüp onları belirli bir plan etrafında, burjuva-emperyalist de olsa belirli bir plan etrafında, o planı elde etmek için örgütlemeyen sol partilerimizin, her zaman yaptıkları gibi, görüşmelerin anlaşma ile sonuçlanacağı fikrini işledikleri, bizim ise, bu kitlesel histerinin kaçınılmaz sonucu olarak kendi saflarımıza kadar işleyen bu etkilenmeye karşı, ve somut ilişkileri değerlendirerek, anlaşmanın olmayacağını, burjuvaların Kıbrıs sorununu kendi burjuva temellerinde bile çözemiyeceğini ısrarla savunmamız dönemidir. Bu dönemden kadrolarımız siyasetimize olan güvenleri perçinlenmiş olarak çıktılar. Bu dönem aynı zamanda burjuva reformların, burjuva iyileştirmelerin ancak ve ancak işçi sınıfının devrimci mücadelesinin yan ürünü olabileceği, Kıbrıs'ta tüm vatandaşların birleşerek, olaya el koyarak, Bu Memleketi Biz Yöneteceğiz, yoksa sorunlarımız çözülmez fikrini kitleler saflarında, onların yukarıdaki strateji temelinde iş yapan önderleri saflarında yayma faaliyetlerimizin ivme kazanması dönemiydi. Kitlesel mitingler, barış ateşleri eylemleri sadece burjuva görüşmeciler üzerinde bir baskı aracı olarak kalırsa, kitleler bu muzzam potansiyeli harcadıkları dönemde amaçlarını elde etmek için bağımsız olarak örgütlenmezse, somut olarak bu anlaşmayı yapmayı üstlenecek bir örgütlenme ve temsilciler kadrosu oluşturulmazsa, (bu faaliyetlere katılan kitleler tarafından seçilen, ve anlaşmayı yapmayı üstlenecek olan temsilcilerce oluşturulacak Barış Konseyi (4) önerisi) bu reformun, bu anlaşmanın bile imkansız olduğu fikrini kitleler saflarında yayma imkanlarımızın katlanarak büyüdüğü bir dönem oldu. Kitleler kendi pratikleri üzerinden önerilerimizin doğruluğunu gördüler. Eski önderlerle, eski yöntemlerle sonuç alınamayacağını gördüler. Kendi temsilcilerine sahip olmazlarsa, onları iktidara getirmezlerse burjuva şartlarda bile bir iyileleşmenin, anlaşmanın imzalanmasının imkansızlığını gördüler. Bu dönemin kazancı KSG'nin geliştirdiği strateji ve taktikleri uygulamayı üstlenmiş bir Kıbrıs Sosyalist Partisi'nin kurulması, tüm sol ve çözüm taraftarı güçlerin birleşmesi, iktidarı ele geçirmesi ve reformları böylece elde etmesi fikrinin kitleler ve de bu burjuva-emperyalist stratejiyi benimsemiş partilerimiz saflarında da kaçınılmaz olarak taraftar kazanması olmuştur. C) Bunlardan üçüncüsü içinde bulunduğumuz aşamadır. Lahey'de anlaşmanın imkansızlaşması, 'şöyle bir denenen' kitlelerin referandum çabasının engellenmesi sonrasında Aralık 2003 seçimlerinin referanduma dönüştürülmesi sloganı etrafında tüm çözüm taraftarı güçlerin birleşitirilerek, halkın desteği üzerinden hareket ederek, bu destekten aldığı güçle anlaşmayı yapacak bir iktidarın seçimleri kazanarak elde edilmesi dönemi. Bu dönem birleşme, birleşerek örgütlenme, birleşerek-örgütlenerek seçimleri kazanma, seçimleri kazanarak sırtını halkın aktif desteğine dayamış bir iktidar olma, ve böylece burjuva-emperyalist şartlarda bir iyileşmeye tekabül eden anlaşmayı elde etme fikrinin tüm düşmanlarına karşı savunulması dönemidir. Birleşmedikleri, halkımızı aktif siyasi mücadele için örgütlemedikleri, siyasi güçlerini halkın örgütlü ve militan gücüne dayamadıkları için hiçbir gerçek siyasi güce sahip olamayan, dolayısıyla da en basit bujuva 'reformasyonları' bile, yani anlaşmayı bile elde edemeyen tüm siyasi, sendika ve kitle örgütü temsilcilerinin, önderlerinin yenilgiye uğratılması dönemidir. Geçtik burjuva-emperyalist şartların yok edilmesinden, burjuva reformların bile ancak ve ancak birleşik halk güçlerinin halkın desteğini elde etmesi, halkın karşılarına dikilen gerici burjuva güçlere karşı birleşerek mücadele etmeye kararlı pozisyonlara getirilmesi, örgütlenmesi sayesinde elde edilebileceği fikrinin zafer kazanması, buna karşı çıkan, birliği bölen, halkın kararlı bir şekilde gerici burjuva güçlere karşı kendi talepleri için iş başı yapmasını, temsilcilerini seçmesini, seçimlerin gerici güçler bir yanda, çözüm ve barış güçleri öbür yanda tam bir kuvvet gösterisine, tam bir kararlılık ve bilinçli çabaya dönüştürülmesini, referanduma dönüştürülmesini engelleyen tüm güçlerin yenilgiye uğratılması dönemidir. Bu dönemden de başarıyla çıkacağımız, ve emperyalizmin yenilgisi için hem partimizin, hem de sınıfımız ve halkımızın imkanlarını ve yeteneklerini artırarak çıkacağımız konusunda zerre kadar şüphemiz yoktur.

II- Bizim taktiklerimizin amacı anti-emperyalist birleşik cephenin kurulması ve onun iktidara taşınmasıdır. Bu amaca doğrudan veya dolaylı olarak hizmet etmeyen bir çalışma, amacımızdan sapmaya yol açan bir çalışma faydalı değil, zararlıdır. Çalışmalarımız bu amacımızı elde etmek için imkan ve yeteneklerimizi artırmıyorsa, düşman saflarını dağıtıp, bizim saflarımızı güçlendirmiyorsa, işçi sınıfı ve kitlelerin devrimci pozisyonlara çekilmesinde, devrimci sonuçlar için örgütlenmesinde imkan ve yeteneklerini artırmıyorsa yanlış yapıyoruz demektir. Eskiden, 'BM Çatısı altında, federal ve AB üyesi Kıbrıs' stratejisini burjuva-emperyalist bir çözüm önerisi, stratejileri bu olan partilerimizi burjuva-emperyalist düzen şartlarında çalışma yürütmekten başka bir stratejileri olmayan burjuva-emperyalist reform partileri olarak ilan ettiğimizde pek dikkate alınmazdık. Şimdi, 'BM Çatısı altında, federal ve AB üyesi Kıbrıs' stratejisininin somut şekli BM tarafından Annan Planı olarak ortaya konduktan sonra, bu planın burjuva-emperyalist karekteri bariz olduktan sonra dikkate alınmaya başladık. Bu tespitimizin doğruluğu devrimciler, hatta reformcu çalışmaya adepte olmuş parti, sendika ve kitle örgütü üyeleri ve önderleri saflarında kabül bulmaya başlamıştır. Eskiden, emperyalizm şartlarında milletler arası ilişkilerin barışçıl, eşitlikçi, özgürlükçü ve milletler arası dayanışmaya dayanan bir çözümünün imkanızlığını ilan ettiğimizde, milli bir sorun olan Kıbrıs sorunun çözümü için Kıbrıs'ta emperyalist zincirin kırılmasının zorunlu olduğunu ilan ettiğimizde de pek dikkate alınmazdık. Şimdi, 'BM Çatısı altında, federal ve AB üyesi Kıbrıs' stratejisininin somut şekli BM tarafından Annan Planı olarak ortaya konduktan sonra, bu planın burjuva-emperyalist karekteri bariz olduktan sonra, ama yine de burjuva-emperyalist partiler bu anlaşmayı dahi yapamadıktan sonra dikkate alınmaya başlandık. Bu tespitimizin doğruluğu devrimciler, hatta reformcu çalışmaya adepte olmuş parti, sendika ve kitle örgütü üyeleri ve önderleri saflarında kabül bulmaya başlamıştır. Eskiden, 'BM Çatısı altında, federal ve AB üyesi Kıbrıs' stratejisini burjuva-emperyalist bir çözüm önerisi, Kıbrıs'ta milletler arası ilişkilerin burjuva-emperyalist düzen şartlarında iyi yönde reforme edilme önerisi olarak ilan ettiğimizde; böylesi bir reformu elde etmek için bile işlerin burjuvaziye bırakılmaması gerektiğini, bu reformu elde etmek isteyen güçlerin bu reformu ciddi olarak ele alması, kendilerinin şekillendirmesi, kitleleri bu reformu elde etmek için ülkenin iki tarafında da devrimci bir mücadele içne çekmeleri gerektiğini ilan ettiğimizde de pek dikkate alınmızdık. Şimdi, 'BM Çatısı altında, federal ve AB üyesi Kıbrıs' stratejisininin somut şekli BM tarafından Annan Planı olarak ortaya konduktan sonra, bu planın burjuva-emperyalist karekteri bariz olduktan sonra, ama yine de burjuva-emperyalist partiler bu anlaşmayı dahi yapamadıktan sonra bu tespitimizin doğruluğu devrimciler, hatta reformcu çalışmaya adapte olmuş parti, sendika ve kitle örgütü üyeleri ve önderleri saflarında kabül bulmaya başlamıştır. Eskiden, 'BM Çatısı altında, federal ve AB üyesi Kıbrıs' stratejisini burjuva-emperyalist bir çözüm önerisi, Kıbrıs'ta milletler arası ilişkilerin burjuva-emperyalist düzen şartlarında iyi yönde reforme edilme önerisi olduğunu, burjuva-emperyalist bir zeminin partilerimizi, sendikalarımızı, kitle örgütlerimizi birleştirmek için iyi bir zemin olmadığını, bu zeminin karekteri icabı bölücü olduğunu ilan ettiğimizde de pek dikkate alınmazdık. Şimdi, 'BM Çatısı altında, federal ve AB üyesi Kıbrıs' stratejisininin somut şekli BM tarafından Annan Planı olarak ortaya konduktan sonra, ve bu partilerimiz, geçtim tüm ülkede bu plan temelinde birleşmekten, sadece kuzeyde bile bu plan temelinde birleşemedikten sonra bu tespitimizin doğruluğu devrimciler, hatta reformcu çalışmaya adapte olmuş parti, sendika ve kitle örgütü üyeleri ve önderleri saflarında kabül bulmaya başlamıştır. Eskiden, stratejileri 'BM Çatısı altında, federal v AB üyesi Kıbrıs' olan partilerimizin işçi sınıfımız ve halkımızın gücünü aşırı küçümserken, burjuvazi ve emperyalizmin gücünü aşırı yücelttiğini, Kıbrıs sorununun burjuva-emperyalist çerçevede reforme edilmesi için bile hem kendi birleşik güçlerine, hem de halkın birleşik ve örgütlü gücüne güvenmediklerini, bu reformu bile iç ve dış burjuva-emperyalist güçlerin kendilerine sunmaları için diplomasiden başka bir yol göremediklerini, dolayısıyla da, bu raformcu çözümün bile bu partilerimiz aracılığıyla elde edilemiyeceğini söylediğimizde pek dikkate alınmazdık.. Şimdi, 'BM Çatısı altında, federal ve AB üyesi Kıbrıs' stratejisininin somut şekli BM tarafından Annan Planı olarak ortaya konduktan sonra, bu planın hayat bulması için işçi sınıfımız ve kitleler varlarını yoklarını ortaya koyduktan sonra, bu partilerimizin bazıları onların bu çabalarını örgütlemeyi red eddikten, dahası, önümüzdeki seçimleri bir referanduma dönüştürmek için birleşmeyi, ve halkımızı birleştirmeyi red eddikten, iktidara gelip, halkımızın gücüne dayanarak bu anlaşmayı yapmayı imkansız kıldıktan sonra, bu tespitimiz devrimciler, hatta reformcu çalışmaya adapte olmuş parti, sendika ve kitle örgütü üyeleri ve önderleri saflarında kabül bulmaya başlamıştır Ve devam edebiliriz... Kısacası, bugüne kadar uyguladığımız taktikler işçi sınıfı ve kitlelerin önderleri saflarında, ve aynı anda işçi sınıf ve kitleler saflarında anti-emperyalist birleşik cephenin oluşturulması için oldukça iyi bir fikirsel zafer kazanmamızı sağlamıştır. Şimdi bu zaferin örgütsel bir zafere dönüştürülmesi aşamasına girmiş bulunuyoruz. Bu yönde halihazırda belirli kazançlarımız vardır. İleride, ya bu burjuva reformu elde etmek için tüm partilerimizin birliğini zorlayarak ve hem bu birliği, hem de bu reformu elde ederek, ya da tüm zorlamamıza rağmen bu birliği ve dolayısıyla da bu reformu elde edemeyerek partimizin tüm sendikalarda ve kitle örgütlerinde önce fikirsel, sanra da örgütsel olarak hakim bir güç haline gelmesini sağlayacağız. Ne işçi sınıfımız, ne emekçi kitleler, ne yurtsever entellektüellerimiz, ne de onların örgütlerinin önder kadrosu güçsüz ve de 'güdülecek koyun sürüsü' değildir. Onlarla birlikte olur ve onlardan öğrenirsek, siyasetimiz doğru olur. Siyasetimizin doğruluğu pratikte ispatlanırsa ve onlar tarafından bu görülürse hepimizin partimiz ve partimizin etrafında birleşmesi ve iktidarı elde etmemiz kaçınılmazdır. Biz sabırlı adamlarız. Kıbrıs'tan emperyalistleri bugünden yarına kovamayacağımızın bilincindeyiz. Ama yarından sonra onları yenilgiye uğratmak için zemini hazırlamaktan geri durmadık ve de durmayacağız. Strateji ve taktiklarimiz doğru ve verimlidir. Gün geçtikçe de verimliliği artacaktır.

III- Şu anda çalışmalarımızın eksenini Annan Planı'nın elde edilmesi için tüm halk güçlerinin birleştirilmesi, Aralık seçimlerinin çözüm taraftarlarıyla çözüm karşıtları arasında bir referanduma dönüştürülmesi, bu yöndeki çabalara doğrudan veya dolaylı zarar veren tüm parti, sendika, örgüt önderleri ve yazarların halk saflarında teşhiri ve tecridi oluşturmaktadır. Bu çalışmada partimiz ve yoldaşlarımız hiçbir sekterliğe düşmeden, hiçbir şekilde bölücü bir tavır ortaya koymadan, birliği elde etmek için tüm fedakarlığa katlanarak, pratik olarak bu anlaşmanın elde edilmesine zerre kadar zarar vermeyerek bir çalışma yürütmelidirler. Çözüm taraftarı kitleler saflarında birlik ve örgütlü çaba fikrini yaymak, tüm çözüm taraftarı kesimi birleştirmek ve örgütlemek, bu çabaya zarar verenleri ise teşhir ve tecrit etmek için bu çalışma tarzı elzemdir. Annan Planı elde edilirse bizim çabamızın bundaki rolü bilinmelidir. Annan Planı elde edilmezse bu sonuçta bizim hiçbir hatamızın olmadığı da bilinmelidir. Bilinsin ki taştan su sıkılmaz!

Yaşasın anti-emperyalist birleşik cephe hükümeti!

Yaşasın komünizm!

Notlar: (1) Kıbrıs Sorunu, Kıvılcım Yayınları'ndan anti emperyalist duruşumuz üzerine bir alıntı . (2) Türkiye ve Yunanlı örgütlere yaptığımız çağrılar . (3) KSG, (Bak. http://www.st-cyprus.co.uk/sayi/basyazi/basyazi67.htm ) (4) KSG,(Bak. http://www.st-cyprus.co.uk/sayi/basyazi/basyazi87.htm )