X.Paris Ayaklanması. Frankturt Meclisi

PARİS’TE HAZİRAN AYAKLANMASI FRANKFURT ULUSAL MECLİSİ 46

DAHA Nisan 1848 başlarında, birinci zaferden yararlanan toplum sınıflarının yenik düşenlerle hemen kurdukları bağlaşma sonucu, devrimci sel tüm Avrupa kıtası üzerinde durdurulmuş bulundu. Fransa’da dükkancılar ile burjuvazinin cumhuriyetçi bölüntüsü, proleterlere karşı kralcı burjuvazi ile birleşmişlerdi; Almanya ve İtalya’da muzaffer burjuvazi, halk ve dükkancılar yığınına karşı, ivedilikle, feodal soyluluk, resmî bürokrasi ve ordunun desteğini almaya çalışmıştı. Az sonra, birleşmiş tutucu ve karşı-devrimci partiler, yeniden üste çıktılar. İngiltere’de, sırasız ve kötü hazırlanmış bir gösteri (10 Nisan)47 ilerici partinin tam ve kesin bir yenilgisine dönüştü. Benzer iki hareket (16 Nisan ve 15 Mayıs)48 Fransa’da da başarısızlığa uğradı. İtalya’da kral Bomba,49 15 Mayısta tek bir vuruşla yetkesini yeniden kazandı. Almanya’da çeşitli yeni burjuva hükümetler ve onların kurucu meclisleri durumlarını pekiştirdiler; ve olaylar bakımından öylesine bereketli 15 Mayıs, her ne kadar [sayfa 71] Viyana’da bir halk zaferine yol açtıysa da bu, ikincil önemde ve muzaffer halk enerjisi alevinin son bir parlaması olarak görülebilecek bir olay oldu. Macaristan’da hareket tam bir yasallığın dingin yollarına sokulmuşa benziyordu ve Prusya süngüleri, yukarda görmüş bulunduğumuz gibi, Polonya hareketini daha tohumunda boğmuştu. İşlerin alacağı olası gidişe -gelince, daha hiçbir şey belirlenmiş değildi ve devrimci partilerin çeşitli ülkelerde yitirdikleri her karış toprak parçası, onları kesin eylem için saflarını gitgide daha da sıklaştırmaya itelemekten başka bir sonuç vermiyordu.

Kesin çarpışma yaklaşıyordu. Bu çarpışma ancak Fransa’da başlayabilirdi; çünkü, İngiltere devrimci savaşıma katılmadıkça ve Almanya bölünmüş kaldıkça, ulusal bağımsızlığı, uygarlığı ve merkezileşmesi ile çevredeki ülkelere güçlü bir sarsıntı itilimi vermeye yetenekli tek ülke, Fransa idi. Zaten 23 Haziran 1848 günü, Paris’te kanlı savaşım başladığı, her yeni tel yazısı, her yeni haberleşme yazısı, bu savaşımın bir yanda tüm işçi halk yığını ve öte yanda da Paris halkının orduca desteklenen tüm öbür sınıfları tarafından yürütüldüğünü Avrupa’nın gözlerine durmadan daha açık bir biçimde gösterdiği zaman; çarpışmalar, modern iç savaşlar tarihinde eşi görülmemiş bir azgınlıkla, ama her iki yanda da gözle görülür bir üstünlük olmaksızın, günlerce birbirlerini izledikleri zaman bu kavganın, eğer ayaklanma zafer kazanırsa, tüm kıtayı yeni devrimler selinin basmasına ya da eğer ezilirse, karşı-devrimci rejimin, hiç değilse geçici olarak yeniden kurulmasına yol açacak kesin büyük kavga olduğu herkes için açık bir duruma geliyordu.

Paris proleterleri yenildiler, kırılıp geçirildiler, ezildiler; o derecede ki şu anda bile henüz bellerini doğrultmuş değiller. Ve hemen Avrupa’nın bir ucundan öbürüne, yeni ve eski tutucu ve karşı-devrimciler, olayın anlamını ne kadar iyi anladıklarını gösteren bir küstahlıkla, başkaldırdılar. Her yerde basın saldırıya uğradı, toplanma ve birleşme hakkı engellendi; herhangi bir küçük taşra kentindeki en küçük olay, halkı silahsızlandırmak, sıkıyönetim ilan etmek ve askerleri, Cavaignac’ın öğretmiş bulunduğu yeni manevra ve savaş kurnazlıkları içinde eğitmek için bahane hizmeti gördü. [sayfa 72] Ayrıca şubattan bu yana ilk kez olarak, büyük bir kentteki bir halk ayaklanmasının yenilmezliğinin bir kuruntu olduğu da tanıtlanmıştı: Ordular saygınlıklarını yeniden elde ettiler, azbuçuk önemli her sokak savaşında o zamana kadar durmadan yenilmiş bulunan birlikler, hatta bu kavga türünde bile değerlerine olan güveni yeniden kazandılar.

Almanya’nın eski feodal ve bürokratik partisinin, bir anlık bağlaşığından, burjuvaziden kurtulmak ve Almanya’yı Mart olaylarından önceki durumuna döndürmek yolundaki ilk açık girişimleri, ilk belirli planları, Paris ouvrierlerinin50 bu yenilgisinden başlatılabilir. Ordu, yeni baştan devletin kesin gücü idi ve o burjuvazinin malı değildi, ama kendi başına bir güç oluşturuyordu. Hatta 1848’den önce, küçük rütbeli subaylardan bir bölümününün anayasal bir hükümet için güçlü bir eğilim gösterdiklerinin saptandığı Prusya’da bile devrim tarafından orduya sokulan düzensizlik, bu ukala gençleri gene sıkı bir bağımlılığa götürmüştü; basit er, subaylar karşısında biraz özgür davranmakta bir sakınca görmemeye başlar başlamaz, disiplin ve körü körüne boyun eğme zorunluluğu, onlar için çarpıcı bir açıklık kazanıyordu. Yenik soylular ve bürokratlar, bundan böyle izlemeleri gereken yolu görmeye başladılar; her zaman daha birleşik, küçük ayaklanmalar ve dış savaşlardaki zaferleri ile büyüklenmiş, Fransız askerlerinin kazanmış bulunduğu büyük başarının üstüne titreyen orduyu, sürekli olarak halk ile soysuz çatışmalar içinde tutmaktan başka yapacak bir şey yoktu; o, bir tek büyük darbe ile devrimcileri ezebilir ve burjuva parlamenterlerin kendini beğenmişliklerine bir son verebilirdi. Ve böylesine bir kesin darbeyi indirmek için elverişli an, gelmekte çok gecikmedi.

Almanya’da çeşitli partileri yaz boyunca uğraştıran, bazen ilginç ama çoğu kez sıkıcı parlamenter oturumlar ve yerel savaşımların sözünü etmeden geçiyoruz. Burjuva çıkarları savunucularının, hiçbiri en küçük bir pratik sonuç vermeyen çok sayıdaki parlamenter zaferlere karşın, aşırı partiler arasındaki konumlarının her gün daha savunulmaz bir duruma geldiğini genel olarak sezdiklerini ve bunun sonucu, bugün gericilerle bir bağlaşma yapma, ertesi gün daha [sayfa 73] popüler partilerin gözüne girme yollarını aramalarının gerektiğini söylemek yetsin. Bu sürekli kararsızlık, kamuoyundaki saygınlıklarına ölüm darbesini vurdu ve olayların gidişi sonucu içine düştükleri horgörülme, bir anda özellikle bürokratlar ile feodallere yaradı.

Güz başlarında çeşitli partilerin kendi aralarındaki ilişkiler kızışmış ve öylesine kritik bir duruma gelmişlerdi ki kesin bir kavgayı kaçınılmaz kılıyorlardı. Bu savaşın, demokratik ve devrimci yığınlar ile ordu arasındaki çatışması, Frankfurt’ta oldu. Çatışma aslında ikinci dereceden bir önem taşıdığı halde, gene de askerî birliklerin ayaklanma üzerinde kazandığı ilk önemli üstünlüğü oluşturuyordu ve büyük bir moral etkide bulundu. Prusya, çok açık nedenlerden ötürü, Frankfurt meclisi tarafından kurulan hükümet hayaletinin Danimarka ile, sadece Schleswig Alınanlarını Danimarkalıların öcüne teslim etmekle kalmayan, ama genel kanıya göre Danimarka savaşında etkili olan az çok devrimci ilkeleri de tamamen yadsıyan bir bırakışma yapmasına izin verdi. Bu bırakışma, Frankfurt meclisi tarafından, 2 ya da 3 oyluk bir çoğunluk ile reddedildi. Bu kararı düzmece bir hükümet bunalımı izledi, ama üç gün sonra meclis, kararından döndü ve gerçekte onu iptale ve bırakışmayı onaylamaya kadar gitti. Bu utanılacak davranış halkın öfkesini uyandırdı. Barikatlar kuruldu; ama Frankfurt’ta yeterli sayıda birlik çoktan toplanmış bulunuyordu ve altı saatlik bir çatışmadan sonra, ayaklanma bastırılmıştı. Almanya’nın öteki yerlerinde de (Baden, Köln), gerçi daha önemsiz benzer ayaklanmalar oldu, ama onlar da aynı biçimde bastırıldılar.

Bu ilk çatışma, karşı-devrimci partiye şu büyük yararı sağladı ki, hiç değilse görünüşte halk seçimlerinden çıkan tek hükümet olan Frankfurt imparatorluk hükümeti olsun, Ulusal meclis olsun, bundan böyle halkın gözünde yıkılıp gitmişlerdi. Bu hükümet ve bu meclis, halk iradesinin gösterilerine karşı, süngülere başvurmak zorunda kalmışlardı. Saygınlıklarını yitirmişlerdi; zaten o zamana kadar da pek büyük bir saygınlığı hak edememeleri, kendi kaynaklarını bu yadsıma, halkça sevilmeyen hükümetlerin ve onların askerî birliklerinin içinde bulundukları bağımlılık, bundan [sayfa 74] böyle imparatorluk naibini, onun bakan ve temsilcilerini, bütünüyle bir hiç durumuna düşürüyorlardı. Bu güçsüz hayaletler topluluğundan aldıkları her emri, her dileği, her elçiyi önce Avusturya, sonra Prusya, daha sonra da küçük devletlerin nasıl bir küçümsemeyle karşıladıklarını birazdan göreceğiz.

Şimdi Fransız Haziran savaşmasının Almanya’daki o büyük karşılığına, Paris proleter savaşımı Fransa için ne kadar kesin bir önem taşıdıysa Almanya için o kadar kesin bir önem taşıyan o büyük olaya geliyoruz; yani Ekim 1848’deki Viyana devrimi ve bunun sonucu bu kentin baskınla alınışına demek istiyoruz. Ama bu savaşmanın önemi öylesine büyüktür ve sonuç üzerine doğrudan doğruya katkıda bulunan çeşitli koşulların açıklanması Tribune sütunlarında o kadar büyük bir yer tutacaktır ki ona ayrı bir makale ayırmak zorundayız. [sayfa 75]

Londra, Şubat 1852