Soyer'in Kanıtlaması Gereken...

Cumartesi, 31 Mart 2007

“Demokratik güçler sustu, milliyetçi cephe atağa kalktı” (Afrika, 24 Mart 2007- Manşet) “Gorkmayın! İşler, tıkırındadır!” (A. H. Tahsin, Olaylar ve Gerçekler, Afrika, 24 Mart 2007) Aynı gazeteden iki farklı başlık. Biri manşetin üzerinde, diğeri Arif Hoca’nın köşe yazısının başlığı…

Aynı konuda, çok açık olmasa da iki farklı yaklaşım… Arif Hoca’nınki açık aslında. Afrika’nın manşetidir açık olmayan.   Bildiğiniz üzere iki haftadır basını meşgul eden konu, KTBK komutanı ile Başbakan Soyer arasında geçen diyalog ve bir kaşık suda yaratılan fırtına.

Neymiş efendim, CTP-Birleşik Güçler Kurultayında İstiklal Marşı okunmamış ve şehitler için saygı duruşunda bulunulmamış diye, Gumandan elini sıkmayı reddetmiş Soyer’in… Bunun üzerine yaşanan tartışmada aslan Başbakanımız “Türklüğümden şüphe mi ediyorsunuz?” gibisinden laf edince Gumandan da ona “kanıtla da görelim” gibisinden bişeyler söylemiş…

İşte bütün mesele bu!

O günden beridir, gerek Soyer, gerekse de partisi ne kadar Türk olduklarını, şehitlere, bayrağa ve İstiklal Marşı'na ne denli saygı duyduklarını kanıtlamaya çalışmaktadırlar… Sadece CTP’liler değil tab'i, Afrika’nın deyimiyle diğer “demokratik güçler” de katıldılar bu kanıtlama yarışına; neymiş efendim, bayrağın çekileceği yer ve zamanlar varmış, öyle ulu orta çekmek gerekmezmiş. Gumandan ayıp etmiş Soyer’in Türklüğünden şüphe duymakla…

Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Zaten hiçbir zaman doğru oturamadık bize atılan kazıklardan, ama doğru konuşmak için doğru oturmak ille de şart değil.

Bir kere, biz ayrı, bağımsız bir devlet miyiz? Soyer de bu devletin Başbakanı mı? Yani, bu bağımsız devletin yönetiminden, Cumhurbaşkanı ile birlikte, birinci dereceden sorumlu kişisi mi? Öyledir diyelim.

Peki ya Gumandan kimdir? O da, bu devleti dış düşmanlara karşı koruyan, 1974’te adaya çıkmış ve geri dönme niyeti olmayan, Ankara’nın gönderdiği bir Gumandandır. Kısacası, bu bağımsız devletçiğin garantörü…

Garanti eden, diğer bir deyişle koruma görevini yüklenen, malın esas sahibine nasıl olur da böyle davranabilir? İşte burası önemli. Malın sahibi kim acaba? Kıbrıs Türk halkı ve kendini yönetsin diye seçtiği Soyer mi, yoksa Ankara’nın gönderdiği

Gumandan mı?

Bu soruya doğru dürüst yanıt vermeden bu kavgada taraf olmak, alet olmaktan başka bişeye hizmet etmez.

Neden mi?

Öncelikle, Kıbrıslı Türk olmakla, Türk olmak arasındaki farkı doğru algılamak gerekmektedir. Tıpkı Azeri, Türkmen vs olmakla Türk olmak arasındaki fark gibi…

Peki ama, bu fark nasıl oldu da günden güne unutulmaya yüz tuttu? Tabi' ki, 1974’ten beri adamız üzerinde konuşlanan Türk Silahlı Kuvvetleri bunda en önemli faktör. Güç meselesi yani. Güç kimdeyse söz sahibi de o olur.

Peki ama, bizim hiç mi suçumuz yok bunda? Örneğin, Soyer’in? Soyer’in “kökenimiz Türk olabilir ama Kıbrıslı Türk olmak, kastedilen anlamda Türk olmak değildir” dediğini duydunuz mu siz? Ben duymadım. Tersi anlama gelecek şeyler duydum ama. Bizzat Soyer’in ağzından “Kıbrıs Türkü ile Türkiye’nin kader ve hedef birliği içinde olduğunu, Kıbrıs sorununun Türkiyesiz çözülemeyeceğini vs vs” çok duydum.

3-5 yıllık CTP iktidarının uygulamaları da bunu göstermiyor mu? Bizzat CTP kurmayları değil mi ki, Türklüklerini kanıtlama çabası içinde, 24 Nisan süreci ile aslında TC’ne hizmet ettiklerini söyleyen? Onlar, 24 Nisan sürecindeki üstün hizmetleri sayesinde TC’nin Kıbrıs’taki konumunda büyük değişiklikler ortaya çıktığını ve artık dünyanın TC’nin Kıbrıs’ta “işgalci” güç olarak algılanmadığını öğünerek ifade ediyorlar.

Bana sorarsanız, Soyer ve Partisi Türklüğünü kanıtladı. Bakmayın Gumandana…

Ama, Ne Soyer ve Talat, ne de Partileri gerçek anlamda Kıbrıslı Türk olduklarını ve bağımsızlıklarını kanıtlayamadılar.