Vl.Berlin Ayaklanması

BERLİN AYAKLANMASI 37

BERLİN, devrimci hareketin ikinci merkezi oldu. Ve bundan önceki makalelerde söylenenlere bakılarak, burada bu hareketin, Viyana’da karşılaştığı hemen tüm sınıfların oy-birlikli desteğini bulmaktan uzak kaldığı kestirilebilir. Prusya’da burjuvazi, hükümet ile gerçek savaşımlara daha önceden karışmıştı; “Birleşik Diyet” bir bozuşmaya varmıştı; bir burjuva devrimin eli kulağındaydı ve, eğer Şubat devrimi işe karışmamış olsaydı, patlak verdiği anda bu devrim de Viyana devrimi kadar oybirlikli olabilirdi. Bu olay [Şubat devrimi –ç.], Prusya burjuvazisinin kendi hükümetine meydan okumaya hazırlandığı bayraktan bambaşka bir bayrak altında gerçekleşmiş olmasına karşın, her şeyi hızlandırdı. Şubat devrimi Fransa’da, Prusya burjuvazisinin kendi ülkesinde kuracağı hükümet türünün ta kendisini devirdi. Şubat devrimi kendini, işçi sınıfının burjuvaziye karşı bir devrimi olarak gösteriyor, burjuva hükümetin düşüşü ile işçinin [sayfa 49] kurtuluşunu ilan ediyordu. Nedir ki Prusya burjuvazisi de, şu son zamanlarda, kendi ülkesinde gerçekten hayli işçi karışıklığı görmüş bulunuyordu. Hatta Silezya kargaşalıkları tarafından uyandırılan ilk ürkü bir kez dağıldıktan sonra, bu karışıklığı kendi yararına döndürmeyi bile denemiş, ama gene de kurtarıcı bir devrimci sosyalizm ve komünizm korkusunu içinde saklamıştı: Bu nedenle Paris’te, hükümetin başında mülkiyetin, düzenin, dinin, ailenin ve modern burjuvanın öteki tanrılarının en tehlikeli düşmanları saydığı adamları görünce, kendi devrimci ateşinin hemen büyük ölçüde soğuduğunu sezdi. Fırsatı kaçırmaması gerektiğini ve işçi yığınlarının yardımı olmaksızın yenileceğini biliyordu; ve buna karşın cesaret edemedi. Öylesine ki, ilk kısmi eyalet ayaklanmalarında, hükümetin yanında yer aldı; beş gün boyunca, haberleri tartışmak ve hükümette değişiklikler istemek için krallık sarayı önünde yığın yığın toplanan Berlin halkını yatıştırmaya çalıştı ve en sonunda, Metternich’in düştüğü haberi üzerine, kral bazı küçük ödünler verince burjuvazi, devrimi tamamlanmış saydı ve halkının tüm dileklerini yerine getirme kayrasında bulunmuş olduğu için Majestelerine teşekkürde ivedilik gösterdi. Ama bunu askerlerin kalabalık üzerine saldırması, barikatlar, savaşım ve krallığın yenilgisi izledi. Ve her şey değişti. Burjuvazinin arka planda tutmak için çaba gösterdiği işçi sınıfı, ileri itilmiş, dövüşmüş ve yenmiş ve bir anda gücünün bilincine varmıştı. Seçim hakkında, basın özgürlüğünde, yargıcılar kurulu üyesi olma hakkında, toplanma hakkında kısıntılar kabul etmek, –burjuvazinin çok hoşuna gidecek kısıntılar, çünkü bu kısıntılar sadece onun altındaki sınıflara zarar verecekti–, artık olanaklı değildi. Paris’teki “anarşi’’ sahnelerinin bir yinelenme tehlikesi çok yakındı. Bu tehlike karşısında, bütün eski anlaşmazlıklar yok oldu. Muzaffer işçiye karşı, henüz kendi hesabına hiçbir istem ileri sürmüş olmasa da, eskinin dost ve düşmanları birleştiler ve burjuvazi ile devrilen sistem yandaşları arasındaki bağlaşma, Berlin barikatları üzerinde kuruldu. Zorunlu ödünler verilecekti, ama sadece kaçınılmaz oldukları ölçüde; ‘Birleşik Diyet”in muhalefet önderleri ile bir hükümet kurulacak ve, tacı kurtarmak için yapılan [sayfa 50] hizmetler karşılığı, eski hükümetin tüm dayanaklarının, feodal aristokrasinin, bürokrasinin, ordunun desteği sağlanacaktı. Bay Camphausen ile Bay Hansemann, işte bu koşullarla bir hükümet kurmaya giriştiler.

Kaynaşan yığınların yeni bakanlarda uyandırdıkları korku o kadar büyüktü ki, yetkenin öylesine sarsılmış temellerini pekiştirmeye yarayan her şey, onlara iyi görünüyordu. Onlar, o zavallı aldatılmış masumlar, eski sistemin her türlü yeniden kurulma tehlikesinin savuşturulmuş olduğunu sanıyorlardı ve “düzen”i yeniden sağlamak için, tüm eski devlet makinesini çalıştırmaya koyuldular.

Bir tek bürokrat ya da subaya yol verilmedi; eski bürokratik idare sistemine en küçük bir değişiklik getirilmedi. Bu bulunmaz anayasal ve sorumlu bakanlar, halkın devrimci hareketinin ilk ateşi içinde, eski bürokratik küstahlıkları nedeniyle kovmuş bulunduğu memurları bile görevlerine getirdiler. Prusya’da bakanların kişiliklerinden başka bir şey değişmedi; çeşitli bakanlıkların kurmayına bile dokunulmadı; yeni yöneticilerin şakşakçı takımını oluşturan ve kendi iktidar ve iş paylarını bekleyen tüm anayasal makam avcılarına gelince, onlara da yeniden sağlanacak kararlılığın, bürokratik personelde yapılması şu anda tehlikesiz olmayan değişiklikler yapılmasına izin vermesini beklemeleri söyletildi.

18 Mart ayaklanmasından sonra tamamen yıkılmış bulunan kral, kendisinin bu “liberal” bakanlara ne kadar gereksinmesi varsa, onların da kendisine o kadar gereksinmeleri olduğunu çabuk kavradı. Taht, ayaklanma tarafından esirgenmişti; taht, “anarşi”ye karşı son engeldi; öyleyse, liberal burjuvazi ve şimdi hükümette bulunan önderlerinin, taç ile çok iyi ilişkiler içinde bulunmakta çıkarları vardı. Kral ve onu çevreleyen gerici kamarilla38 bunu görmekte gecikmediler ve hükümetin eylemini, zaman zaman önerdiği ufak tefek reformlara kadar engellemek için, bu durumdan yararlandılar.

Hükümetin ilk çabası, az zaman önce zorla sağlanan değişikliklere bir tür yasal görünüş vermek oldu. Yeni bir anayasa üzerinde taçla anlaşacak yeni bir meclis seçilmesi için, yeni bir seçim yasası oylamak amacıyla Birleşik Diyet, [sayfa 51] halkın yasal ve anayasal organı olarak, tüm halk muhalefetine karşın toplantıya çağrıldı. Seçimler iki dereceli olacaktı: seçmenler yığını, temsilcileri seçecek olan belli bir sayıdaki seçicileri seçiyorlardı. Tüm muhalefete karşın, bu iki dereceli seçim sistemi kabul edildi. Sonra Birleşik Diyetten, 25 milyon dolarlık bir borçlanma istendi; halk partisi tarafından karşı çıkılan bu borçlanma da kabul edildi.

Bakanlar kurulunun bu eylemleri, halk partisinin, ya da o zamandan sonra kendi kendisine verdiği adla, demokratik partinin gelişmesine çok hızlı bir atılım verdi. Başında küçük tecimenler ve küçük dükkancılar sınıfı bulunan ve devrimin başlarında işçilerin büyük çoğunluğunu kendi bayrağı çevresinde toplayan bu parti, tıpkı Fransa’daki gibi tek dereceli ve genel oy hakkı, tek bir yasama meclisi ve yeni hükümet sisteminin temeli olarak, 18 Mart devriminin tam ve eksiksiz kabulünü istedi. En ılıman kanadı, bu biçimde “demokratlaştırılmış” bir krallık ile yetiniyor, en ileri bölüntü ise, son erek olarak, cumhuriyetin kurulmasını istiyordu. Her iki bölüntü de, Frankfurt Alman Ulusal Meclisini ülkenin üst yetkesi olarak tanımakta anlaşıyorlar, oysa anayasacılar ile gericiler, son derece devrimci saydıklarını söyledikleri bu topluluğun egemenliğinden büyük bir korkuya kapılmış gibi görünüyorlardı.

İşçi sınıfının bağımsız hareketi, devrim tarafından, bir zaman için durdurulmuştu. Hareketin o günkü gereklik ve koşulları, proleter partinin özgül işlemlerinin hiçbirinin birinci plana çıkarılmasına izin vermeyecek gibi idiler. Gerçekten, işçilerin, bağımsız eylemi için güçlükler önceden yok edilmedikçe, tek dereceli ve genel oy hakkı sağlanmadıkça, irili ufaklı otuzaltı devlet Almanya’yı sayısız parçalara bölmekte devam ettikçe, proleter parti kendisi için kesin bir önem taşıyan Paris hareketini izlemek, sonradan kendi kavgasına girişmesini sağlayacak hakların fethi için, küçük dükkancılarla elbirliği ile savaşmaktan başka ne yapabilirdi?

Proleter parti siyasal eyleminde, küçük-burjuvalar sınıfından, ya da daha doğrusu demokratik denilen partiden, özünde üç noktada ayrılıyordu: birinci olarak, Fransız [sayfa 52] hareketi üzerindeki yargısı ile, çünkü demokratlar Paris aşırı partisine39 saldırdılar, oysa proleter devrimciler onu savunuyorlardı; ikinci olarak, tek ve bölünmez bir Alman Cumhuriyeti kurma zorunluluğunu ilan etmeleri ile, oysa demokratlar arasındaki ultra-aşırıcılar, olsa olsa federatif bir cumhuriyet arkasından iç çekmeye cüret edebiliyorlardı; ve üçüncü olarak da, her fırsatta gösterdikleri ve küçük-burjuvalar tarafından yönetilen ve özünde küçük-burjuvalardan oluşan her partide her zaman eksikliği görülecek devrimci eylem cesaret ve çabuklukları ile.

Gerçekten devrimci parti olan proleter parti, emekçiler yığınını, devrimin başlarında bir eki oldukları demokratların etkisinden kurtarma işini ancak çok kerteli bir biçimde başarabiliyordu. Ama sonradan, demokrat önderlerin kararsızlık, güçsüzlük ve korkaklığı, işin geri kalanını tamamladı ve bugün, son yıllardaki sarsıntıların başlıca sonuçlarından birinin de, işçi sınıfının az çok önemli yığınlar biçiminde toplandığı her yerde, onu 1848 ve 1849’da tükenmez bir yanılgı ve başarısızlıklar dizisine götürmüş bulunan o demokratik etkiden büsbütün kurtulmuş olması olduğu söylenebilir. Ama, öncelemeyelim daha iyi: bu iki yılın olayları, bize demokrat bayları iş başında görme olanaklarını geniş ölçüde sağlayacak.

Prusya’da köylülük, kendini tüm feodal engellerden bir anda kurtarmak için, tıpkı Avusturya’da olduğu gibi, –ama daha az bir enerjiyle, çünkü feodalite tarafından genellikle biraz daha az ezilmiş bulunuyordu– devrimden yararlanmıştı. Ama burada, yukarda açıklanan nedenlerden ötürü, burjuvazi hemen ona, en eski, en vazgeçilmez bağlaşığı olan ona karşı döndü; özel mülkiyete karşı saldırı denilen şeyden burjuvazi kadar büyük bir korkuya kapılmış bulunan demokratlar da onu [köylülüğü –ç.] desteklemekten kaçındılar ve işte böylece, üç aylık bir kurtuluştan sonra, kanlı savaşımlar ve hele Silezya’daki askerî zorbalıklardan sonra feodalizm, daha dün anti-feodal olan burjuvazinin elleri ile yeni baştan kuruldu. Bundan ötürü burjuvazi, en kesin ve en sert bir biçimde, kendi kendini mahkûm etmiştir. En iyi bağlaşıklarına karşı, kendine karşı, tarihte hiçbir parti böyle bir [sayfa 53] ihanette bulunmamıştır ve bu burjuva partiye uygun görülecek aşağılamalar, verilmesi düşünülecek cezalar ne olursa olsun o, sadece bu davranışla, bunların hepsini hak etmiş olacaktır. [sayfa 54]

Londra, Ekim 1851